Jandarma gözetiminde muayene-ameliyat

Büyükşehir Belediye Meclisi Ortak komisyonu toplantısında, Büyükşehir Belediyesi tarafından 14 baz istasyonu yerinin imar planına işlenmesi görüşülmesi sırasında söz alan CHP’li Suat Hayri Erdönmez, “Adliye binasının tam karşısında baz istasyonu vardı. Hakimler şikayetçi oldu, kaldırılması için dava açtı. Hakimler de baz istasyonunun kaldırılmasına karar vererek kaldırttı. Ancak kendileri için baz istasyonunu kaldırma kararı alan mahkemeler ve hakimler nasıl oluyorsa, bizim mühürlediğimiz baz istasyonları için de yürütmeyi durdurma kararı veriyor. Kendilerine zarar veren baz istasyonları, vatandaşı etkilemiyor mu, bu çifte standarttır” demiş.

Bu ifade Adalet sistemimizin güvenilirliğini sorgulamaktadır. Savcılar-hakimler ve emirlerindeki kolluk kuvvetlerinin istediklerini yapmaya yetkili oldukları şeklindeki kabulleri en başta temsil ettikleri adalete güvene zarar vermektedir.

Hafta içinde yaşadığımız bir olayda da aynı durum söz konusu olmuştur.

Geçen salı günü idi. Ameliyathanedeydim. Ameliyathanenin içerisinde odanın hemen girişinde ameliyat gömleği giymiş üç kişi dikkatimi çekti. Dört-beş saattir orada idiler. Giderek sedye üzerinde oturmaya başladılar. (Normalde, hastane personeli sedye üzerinde oturmazlar.) Önlerinden geçen doktorları, hocaları hiç takmamaları dikkatimi çekti. Dayanamayıp sordum. İçerde bir mahkum ameliyat oluyormuş. Kaçmaması için bekliyorlarmış.

Ameliyathaneye girmemeleri gerektiğini ve bekleme salonunda olmaları gerektiğini bildirmem üzerine, “Görevlerini yaptıklarını. Çıkmayacaklarını” söylediler.

Olay başhekimliğe, dekanlığa ve rektörlüğe aksetti. Savcının, “Jandarmanın görevini yaptığı ve ameliyathaneden çıkmayacakları” söylediğini bildirdiler. Görevli jandarmalar, ameliyatın sonuna kadar beklediler ve dahi açık kapılardan ameliyatları-hastaları izlediler.

Ameliyathane görevlileri ile görüşmelerinde güvenlik uygulamalarının abartıldığını ve hatta kalb ameliyatı olan bir mahkumun kaçmaması için ameliyat süresince ameliyat salonunda jandarmanın bulunduğunu anlattılar… Güler misin, ağlar mısın?

Adam hasta.. Kalbinden veya başka bir yerinden ameliyat oluyor. Anestezi altında. Değil kaçmak, parmağının ucunu oynatacak imkanı yok. Başında anestezisti ve jandarması…

Başıma geldi; Yaşadım. Erkek mahkum hastayı hemorroid nedeniyle muayene edeceğim. Asker tutturmuş: “Bende muayene odasında bulunacağım.” İzah ediyorum. Anlamıyor. Kesin kararımı söylüyorum: “Bu şartlar altında hastanı muayene edemem. Al nereye istersen oraya götür.” Sonuç: görevli jandarmalar dışarı çıkıyor.

Sayın Rektörümüz Hüseyin Akan, Başhekimimiz Mustafa Selçuk girişimsel radyoloji yapacakları mahkum hastanın başındaki emniyet görevlilerini dışarı çıkarıyorlar.

Doğrusu da budur.

Öte yandan kalb-beyin ameliyatı yapan nispeten genç arkadaşımız, jandarmaya, “çık dışarı” demiyor; diyemiyor. Çekiniyor.

Hasta kadınmış ya da erkek… Muayene olacakmış; ameliyat olacakmış. Orası burası açılacakmış. Fark etmez. Jandarma başını bekleyecek. Ameliyatı ve hastanın orasını burasını görecekmiş;  önemli değil (!).

Bu kararı verenlere ve “vazife” bahanesinin arkasına sığınanlara sormak lazım: Siz veya yakınlarınızdan biri (bay-bayan?) muayene olurken yabancı ve görevli olmayan biri seyretmeye kalksa kabul eder misiniz?

Bir kişi mahkum olunca insan hakları ortadan kalkıyor mu?

……..

Aklıma Kaya Hoca’nın (Prof. Dr. Kaya Çilingiroğlu) bir anısı geldi. 12 Eylül döneminde Çapa Tıp Fakültesi hastanelerine sorumlu olarak bir albay atanır. Albayımız hastane içinde gezerken ameliyathaneye de girer. O esnada Kaya Hoca ameliyattadır. Albaya kim olduğunu sorar. Albay, “hastaneden sorumlu subay” olduğunu söyler. Hoca, albaya ameliyathaneden çıkmasını söyler. Albayın inat etmesi üzerine tartışma çıkar. Bundan sonrasında iki rivayet var: Birincisine göre Hoca, albayı azarlayarak ameliyathaneden kovmuştur. Diğerine göre ise (ben görmedim) Hoca, albayı elinde bistüri ile hastane koridorlarında kovalamış. Kesin olan, Hoca’nın, ameliyatların bitiminde sıkıyönetim komutanlığını aradığı ve albayın aynı gün başka göreve verildiğidir.

…..

Bu yazıyı yazmamayı tercih ederdim. Yazmayacaktım da…

Ancak, şifai olarak iletilmesine rağmen savcıların ve jandarmada görevli kişilerin tavırlarını değiştirmemeleri, HSYK’a gönderilecek bir yazının da bir sümenin altında takılabileceğinden yazmayı tercih ettim.

Ne de olsa adımız Kaya Hoca değil!

Sayın Savcılarım, Sayın Komutanlarım!

Dost acı söyler: Bu uygulama yanlıştır.

Tekrarlanmaması dileğimizdir. Allah göstermesin ama hastalanır da sizde aynı masaya yatarsanız, sizin için de aynı hassasiyeti göstereceğimizden şüpheniz olmasın. Çünkü “meslek sırrı” bunu gerektirir. Kutsaldır.

Sosyal olun, Paylaşın!
Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir