Beş-altı arabalık grup halinde Damlaçimen’e vardığımızda saat 21.30’u geçmişti. Meydana geldiğimize, bomboş bulduk. Bizden önce giden seçim arabaları beldenin içini dolaşmışlardı. Konuşma yapacağımız yere bayraklar asılmıştı. Ancak, bayraklar iktidar partisine aitti. Meydanın hemen etrafındaki evlerde, kapı önlerinde üçer beşer kişilik gruplar halinde yaklaşık 50-60 kişi olmasına karşılık, hiç kimse yanımıza gelmiyordu. “hoş geldiniz” diyen bile yoktu.
Biraz beklememiz önerildi. Bekledik. Bu arada seçim arabaları beldenin içinde tekrar tur attılar. Yine hiç kimse gelmedi. Evlerdeki, kapı önlerindeki seyirciler yerlerinden kıpırdamamışlardı.
Başka bir partinin bayrağı altında konuşma yapmamak için arabaları biraz daha aşağı aldırdık. Hemen yanımda bulunan İsmet Hızarcı yavaşça “Hocam bir iki kelime söyle; teşekkür et. Gidelim.” teklifinde bulundu.
Bozulmuştum. En azından Damlaçimen’den ameliyat ettiğim veya Üniversite Hastahanesi’nde yardımcı olduğum 15-20 kişi vardı. Dün benden yardım isteyenler-el uzattıklarım, bugün yanıma bile yaklaşmıyorlardı.
Mikrofonu elime aldım ve konuşmaya başladım:
“Ey Damlaçimen’liler!
Köyünüze misafir olarak geldik. Biriniz bile ‘hoş geldiniz’ demedi. Suçumuz-kabahatimiz ne? Ektiğiniz ekin, pancarın para etmemesinin sebebi Biz miyiz? Mazot alacak paranız yoksa sorumlusu MHP mi? Köyünüzdeki onlarca genci işe yerleştirdiler de Biz mi engelledik? Habur’daki karşılamayı Biz mi yaptırdık; Kırmızı halıları Biz mi döşettik? Kürt bayrağını Biz mi astık? Bu davranışı hak edecek; Biz size ne yaptık?……….”
Durdum ve kısa süre bekledim… Dinleyenlerin reaksiyonu ne olacaktı?
Ne bir ses, ne bir hareket oldu… Konuşmaya devam ettim….
“Bizim töremizde, Türk-İslam anlayışında ‘Tanrı misafiri’ kutsal kabul edilir. Uğuruyla-kısmetiyle geldiğine inanılır.
Siz ey Damlaçimen’liler!
Köyünüze gelen misafirlere ‘Hoş geldiniz’ diyemeyecek kadar mı değiştiniz? Kendinizden o kadar mı koptunuz? Bu mu sizin Türklüğünüz? Bu mu sizin Müslümanlığınız? Bu mu sizin insanlığınız? Hala biriniz bile ‘Hoş geldiniz demeyecek mi?”
65-70 yaşlarında bir adam ayakta sorutmakta olduğu duldadan çıktı. Yavaş yavaş yaklaştı. Elini uzattı. “hoş geldiniz” dedi ve bir şey dememe zaman tanımadan arkasını döndü; eski yerine gitti.
Belki başkaları da gelecektir diye kısa süre bekledim. Hiç kimse gelmedi. Devam ettim: “Yazıklar olsun size Ey Damlaçimen’liler! Sizde ne Türklük kalmış; ne Müslümanlık, ne de insanlık… Size söyleyecek lafım da kalmadı. Kaldı ki konuşmaya bile değmezsiniz. Ancak şunu soruyorum: Benim adım Kenan Erzurumlu. Samsun’da Tıp Fakültesi’nde doktorum. Yarın-birgün hastanız sökeliniz olduğunda hangi yüzle benim yanıma gelip yardım isteyeceksiniz? Allah size layığınızı versin!”
………
Dönüş yolunda durumun kritiğini yaparken öğrendim. Damlaçimen’in Belediye Başkanı MHP’den seçilmiş ancak sSeçim öncesinde MHP ile ilişkisi yokmuş. Seçimden kısa süre sonra istifa etmiş. Eskiden beri partili olanların itirazına rağmen aday gösterildiği için partililer küskünmüş. Başkanın taraftarları da artık MHP’li olmadıkları için uzak duruyorlarmış.
Amasya’da seçim sonuçlarını en çok merak ettiğim yerlerden birisi Damlaçimen idi. Toplam seçmen sayısı 912 idi. Bize ne oy çıkacaktı?
Amasya’da seçim sonuçlarını en çok merak ettiğim yerlerden birisi Damlaçimen idi. Toplam seçmen sayısı 912 idi. Bize ne oy çıkacaktı?
Sonuç şaşırtıcı idi. Oy oranımız bölgenin genelinden daha yukarda idi. Hatta birçok köy ve belde ile kıyaslandığında oldukça yüksekti. Olaylara başından beri şahit olan İsmet Hızarcı, espriyi patlattı: “Ya Hoca, Sen boşu boşuna nutuk atıyormuşsun. Her gittiğin köyde fırça atsaymışsın biz daha çok oy alacakmışız.”
ayıp abey yaa yanında ben hiç yokmuşum gibi arada bizede gönderme yapsaydın tühhhh =)))))))))))) reisi kıskandım