Gerek Tıbbiye’deki ve gerekse Tük Ocağı’ndaki eğitim sürecinde gençleri çağın gereklerine göre yetiştirmeyi esas kabul etmişimdir. Liderlik ve kanaat önderleri olabilmeleri için, Türk Kültürü, tarihi, sosyo-ekonomik meseleler, çözüm yolları gibi Türk Milliyetçiliğinin temel konularının yanında, gerekli özel eğitimi veriyorduk. İşlediğimiz konular arasında, sosyoloji, psikoloji, kitle psikolojisi, propaganda teknikleri, hitabet, görgü kuralları, giyim-kuşam da bulunmaktaydı.
Seçim sürecinde bir iki günde olsa böylesi talebelerimin performansları karşısında takdir ifade eden sözler karşısında mutlu olduğumu ifade etmeliyim.
….
Aday adaylıklarımızı açıklamıştık. İl yönetimi, tüm aday adayları ile toplantı yapmak istedi. Parti binasını tamamen dolduran bir kalabalık ve basın önünde konuşmalar yapılıyordu. Önce il başkanı, arkasından aday adayı arkadaşlarımız konuşuyorlardı. Sessizce izlemeyi tercih ediyordum. Herkesin konuşması bittiğinde, “başka söz almak isteyen olup olmadığı” soruldu. Kalabalığın büyük kısmının bana baktığını görünce konuşmak zorunda kaldım.
12 Haziran seçimlerinin ülkemiz-devletimiz ve parti için taşıdığı öneme kısaca değindikten sonra, Amasya’da başarılı olmamız gerektiği, bir milletvekili çıkarmanın MHP için başarı sayılmayacağını vurguladım. Propaganda konularının belirlenmesi ve propagandacıların eğitime alınması gerekliliğini anlattım ve ekledim, “Eğer il yönetimi de uygun görürse, kitle psikolojisi, propaganda teknikleri ve hitabet san’atı konularında, uygun görülen yerde, uygun görülen kişilere birkaç saatlik eğitim verebileceğimi” belirttim.
Karşı görüş bildiren veya yorum yapan olmadı. Toplantı dağıldı.
….
Bir veya iki gün sonra idi. İl başkanı ile konuşuyorduk. “Hocam” dedi. “Bazı arkadaşlarımız, sizin teklifinize bozulmuşlar. Bize bu yaştan sonra ders mi verecek? Konuşmayı mı öğretecek. Biz konuşamıyor muyuz ki?”
Bunu diyen kişi, o derse en fazla ihtiyacı olan kişi idi.
….
Söz konusu sohbeti bir gece saat 21.00’den sonra Merzifon Ocak’ta 15-20 kişilik bir gruba -kısaltarak- yaptım. Sağolsunlar; arkadaşlar büyük dikkatle dinlediler ve sürekli defterlerle not aldılar. Sonuçta yararlandıkları ifadesi ile teşekkür ettiler.
……
Seçimden sonra eminim birçok arkadaşımız , “keşke” demişlerdir, “Keşke, o konuşmayı yaptırsaydık.” Çünkü “sevgili ağabeylerim, ablalarım” la seçim konuşması olmadığı ortaya çıkmıştı.